4 Ekim 2009 Pazar

Futbolun hırçın kralı sinemada




Kavga, dışlanma, emeklilik, geri dönüş, kahramanlık; Eric Cantona’nın henüz 31 yaşında bitirdiği iniş ve çıkışlarla dolu futbol kariyerinin satır başları. Old Trafford’un kralı artık yeşil sahalardan uzakta; Ken Loach’ın yönettiği “Hayata Çalım At”la Film Ekimi Festivali’nde izleyicinin karşısına çıkıyor.


DENİZ ÜLKÜTEKİN


Eric Cantona futbol sahalarından emekli olalı çok oldu. Sonra ne yorumcu ne teknik direktör olarak yeşil sahalara adım attı. O artık bir aktör, yeteneklerini beyaz perdede sergiliyor. Başrolünü üstlendiği “Hayata Çalım At” isimli film, Film Ekimi Festivali'nde sinemaseverlerle buluşacak. 1998'de Elizabeth isimli filmde Cate Blanchett'le birlikte rol aldıktan sonra bu kez Ken Loach'un yönetmenliği altında hayatı tepetaklak olan Manchester’lı postacı Eric Bishop'ın karşısına çıkan 'melek' olarak izleyeceğiz kendisini. Cantona için aslında yabancı olduğu bir rol değil bu. Sadece beş yıl birçok futbolcunun, bir menajerin, bir kulübün hatta bir kentin kaderini değiştirmesine yetmişti...

2008'in soğuk bir Kasım akşamında İngiltere'nin güneyindeki liman kenti Southampton'da iliklere kadar işleyen yağmur ve soğuk insanları dışarıya davet edecek cinsten değildi. Yine de St. Mary's Stadı'nın sol köşesini dolduran sadık Manchester United kalabalığının keyfi yerindeydi. 'Kırmızı Şeytanlar' Southampton karşısında daha ilk yarıda maçı koparmış ve kalan dakikaları taraftarları için eğlenceye çevirmişti. Araya Sırp defans oyuncusu Nemanja Vidic için bestelenmiş “Katil Nemanja” ya da Koreli Ji Sung Park'a adanan “Ülkende köpek yiyor olabilirsin ama daha kötüsü de olabilirdi. Liverpoollu olup belediye binasında fare yerdin” temalı melodiler sıkışsa da, en yüksek ses “Kral Eric için içelim” ve “Cantona'nın on iki günü” şarkılarında çıkıyordu. Eric Cantona, Old Trafford'da geçirdiği beş yılda silinmesi zor izler bırakmıştı...

EMEKLİ BİR KRAL
Oysa Manchester United'a katılmadan iki yıl önce neredeyse futbol hayatı sona ermek üzereydi. Ülkesi Fransa'dan adeta dışlanmıştı. Nasıl dışlanmasın ki? 1987'de Auxerre'deki takım arkadaşı Martini'ye yumruk atmış, ertesi yıl Nantes'lı Zakarian'ı sakatlayarak ceza almıştı. Elbette sabıka dosyası bunlarla sınırlı değildi. Doğduğu kentin takımı Marseille'ya gittikten sonra bir hazırlık maçında oyundan alınınca adeta çıldırmış, formasını yere atıp taraftarların üzerine top fırlatmıştı. Birkaç ay geçmeden Fransa teknik direktörü Henri Michel'e canlı yayında ağır hakaretler savurması da milli takım kariyerini sekteye uğratacaktı. Franz Beckenbauer'in Marseille'dan ayrılmasıyla Cantona da Nimes'e gönderilecek, bu küçük ve hedefsiz takımda iyice bunalacaktı. Bir maçta hakemin üzerine top fırlatacak, üç ay ceza alacak ve futbolu bıraktığını açıklayacaktı.

Tam bir yıl futbol oynamadı. Neyse ki Michel Platini devreye girdi ve Cantona'nın futbola geri dönmesi için İngiliz kulüpleriyle görüşmeler yapmaya başladı. Manchester United'ın ezeli rakibi Liverpool'un hocası Graeme Souness “takımdaki arkadaşlık havasının bozulacağını” öne sürerek Platini'nin teklifini reddetti ve belki de İngiliz futbol tarihini değiştirecek kararı verdi. Sheffield Wednesday ise Cantona için on günlük deneme süresi talep etmiş dolayısyla baştan kaybetmişti. Cantona, Leeds United'da kendisine bir yer buldu. Maçlara genelde yedek olarak başlamasına karşın takıma önemli katkılar yaptı. Ancak 1992 Aralık'ında Leeds United, Fransız oyuncusu Eric Cantona'yı en büyük rakibi Manchester United'a satıyordu.

O ana kadar United'da işler yolunda gitmiyordu. Sekiz sezondur takımın başında olmasına karşın yıllardır beklenen şampiyonluğu getiremeyen İskoç menajer Alex Ferguson için, birçoklarına göre görevi bırakma zamanı gelmişti. Cantona'yla birlikte kulübün talihi tersine döndü. Fransız hem golleri hemde arkadaşlarına yarattığı fırsatlarla takımın en önemli ismi haline geldi. Yine de beladan uzak duramadı. Büyük protestolar altında oynadığı Leeds United deplasmanında bir taraftara tükürmekten ceza aldı. Sezon sonunda United yıllardır beklenen şampiyonluğu kazandığındaysa her şey unutulmuştu. Sonraki sezon United şampiyonluğun yanına bir de FA Cup eklemiş Cantona'ysa kulübün efsane isimleri arasındaki yerini almıştı. George Best ve Dennis Law'dan sonra beklenen 7 numara bir Mesih gibi Old Trafford'a inmişti.
KUNG FU CANTONA
Cantona'nın karakteristik özellikleri Manchester United'a birebir uyuyordu. Onu United'ın lideri yapan tüm bu özelliklerinin üzerine eklediği tartışılmaz futbol yeteneğiydi. Ve lider takımını yalnız bıraktığında başarısızlık kaçınılmazdı. 25 Ocak 1995'te belki de kariyerinde tüm gollerinden daha fazla akılda kalan karesi ortaya çıktı. Crystal Palace deplasmanında kendisine ırkçı sözler sarf eden bir taraftarı ustaca kung fu darbesiyle yere serdi. Bu dokuz ay futboldan men edilmesi demekti. Olay sonrasında basın toplantısındaki sözleri yıllarca gizemini korudu: “Martılar, sardalyelerin denize atılacağını düşündükleri için balıkçı gemilerini takip eder.”
Fransız yıllar süren sır perdesini birkaç ay önce katıldığı bir televizyon programında araladı. “O anda iyice bunalmıştım ve basından bir an önce kurtulmak istiyordum. Derin anlamları olduğu düşünülebilecek bir şeyler söyleyerek toplantıyı terk ettim. Açıkçası o sözler hiçbir şey ifade etmiyordu.”

Cantona'sız geçen dokuz ayda United, önce şampiyonluğu Blackburn Rovers'a kaptırdı, sonraki sezon yılbaşına Newcastle United'ın on puan ardında girdi. Cezası bitince İngiltere'den ayrılacağı söylenen Cantona, Alex Ferguson'un ısrarıyla takımda kalmıştı ama nasıl bir performans göstereceği belirsizdi? Ancak United birçok maçını Cantona'nın attığı tek golle 1 – 0 kazanarak Newcastle'ı yakaladı ve belki de İngiliz futbolunun en çılgın sezonunda rakibini son haftalarda geçmeyi başardı. Sonraki yıl United bu kez kolayca şampiyon oldu. Fakat sezon sonunda Cantona'nın beklenmedik emeklilik kararı kulüpteki herkesin sevincini kursağında bıraktı.
Futbolun Rimbaud'u kısacık beş yılda bir kulübün tarihini değiştirmişti ve artık gitme vaktiydi. Sonrasında kendisini reklamlarda ya da plaj futbolu oynarken gördük. Çoğu United taraftarı için Alex Ferguson'un yerini alacak kişiydi ama kulübü satın alan ABD'li iş adamı Malcolm Glazer görevde olduğu sürece Old Trafford'a dönmeyeceğini açıkladı. Ona göre kulüp Glazer'la birlikte işlevsel ama ruhsuz bir hale bürünmüş, yetenekli ama kişiliksiz futbolculara yatırım yapmaya başlamıştı. Yine de Old Trafford kalabalığı 1966'yı İngiltere'nin Dünya Kupası'nı kazandığı yıl olarak değil, Cantona'nın doğduğu yıl olarak hatırlamayı sürdürüyor ve hala yakasını asla kıvırmayan krallarının dönüşünü bekliyor.


Cumhuriyet Pazar Dergi / 04 EKİM 2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder