13 Eylül 2009 Pazar

Adanalıyık, endüstriyel futbola karşıyık




Komünistlerin Beckham’ı

Bir peri masalı mı devrim hikâyesi mi bilinmez ama yarım kalmıştı. Livorno’nun ve solun yeşil sahadaki sancağı Cristiano Lucarelli Ukrayna’ya gitmişti. Kader bu yarım kalan hikâyeye göz yummadı. Lucarelli’yi doğup büyüdüğü kente geri getirdi. Üzerinde yükseldiği değerlere yeniden kavuşturdu. Belki eskisi kadar sivri dilli değil ama o hâlâ solun David Beckham’ı...

HÜSEYİN ATAŞ

Cristiano Lucarelli, endüstriyel futbolda romantik ruhlu bir futbol ikonu. Solcuların Beckham’ı da diyebiliriz. Adana Demirspor’la Livorno arasında oynanacak dostluk maçı için geldiği Adana’da sorularımıza cevap verirken İngiliz marka ve bayraklı spor ayakkabısını görünce puanını kırsak da o hâlâ bir idol.


Lucarelli’ye “son vuruşları çok iyi yapan bir santrafor”dan fazlasını ithaf eden elbetteki onun hayattaki duruşu üzerinde şekillenen hikâyesiydi. Torino’da top koştururken doğduğu kentin takımı Livorno’nun ikinci lige yükseldiği maçtan sonra sahayı işgal eden taraftarlardan biriydi. Ertesi sezon o da Livorno’ya döndüğünde yaşananlar sonu gelmeyecek bir devrim hikâyesine benziyordu.

Kimi futbolcular yüksek transfer ücretlerini kabul edip lüks içinde yaşıyordu. Ancak Lucarelli için o teklifler bir Livorno formasına değişilmezdi. Tutkusu ve inançları bazen tepki toplamasına da yol açıyordu. Attığı gollerden sonra Komünist Parti’den ödünç aldığı sol yumruğuyla taraftarlarını selamlaması, Livorno’nun İtalya milli takımından önce geldiğini açıklaması tartışmalı efsanesine bir çizik daha atıyordu hep.


Verdiği cevaplardan fark edeceksiniz, ilerleyen yıllarla birlikte biraz durulmuş ama öyle bir hikâyesi var ki geçen yüzyılda hayallerindeki toplumu statların etrafına inşa edeceğini sanan diktatörler Lucarelli’yle tanışsa ne düşünürdü acaba?




FUTBOL VE SİYASET İLİŞKİSİ


- Futbol ve siyaset arasındaki ilişkiye nasıl bakıyorsunuz?


Futbolda siyaset her zaman var olacak. Hayatın her alanında olduğu gibi bu kaçınılmaz ama böyle olması bazen de oyunun önüne geçmiyor değil. Bu da futbolun ruhuna zarar veriyor.


- Bununla bağlantılı olarak futbolcuların siyasi görüşlerini açıklamasını doğru buluyor musunuz?


Sonuçta futbolcular da birer birey ve saha dışında sosyal yaşamları var. Her özgür insan gibi futbolcuların da siyasi görüşlerinin olması ve bunu açıklamaları bana gayet normal geliyor.


- Livorno’nun solcu bir takım olarak anılmasına ne diyorsunuz?

Öncelikle şunu belirteyim kulüp değil, futbolcular ve taraftarlar solcu. Solcu kulüp diye bir ifade bana yanlış geliyor. Bizim taraftarımızın hayata bakışları aykırı. Buna da saygı duyulması gerekiyor.


- Lazio ve Di Canio hakkında ne söylemek istersin?


Dediğim gibi solcu, sağcı takım diye bir şey olmamalı. Lazio’ya da, Di Canio’nun görüşlerine de saygı duyuyorum.


- İtalya’da “taraftar kartı” projesi gündemde. Ultra’lar (İtalyan Taraftar Grupları) fişleme operasyonu olarak gördükleri için karşı çıkıyorlar.

Bazı insanları eğitmek amacıyla herkesi cezalandıramazsınız. Ben de karşıyım bu projeye.



- Adana Demirspor - Livorno maçı sizin için nasıl bir anlam taşıyor?

İki takımında mazisi birbirine benziyor. Buraya Demirspor taraftarlarını onurlandırmaya geldik. Çok sportmen ruhlu bir maç oldu. Demirspor taraftarını ve Adana’yı çok sevdim özellikle havaalanındaki karşılama çok şaşırtıcıydı.

- Küba ve Livorno’nun bir hazırlık maçında buluşmasını düşlediğinizi açıklamıştınız. Bu hayaliniz devam ediyor mu?


Evet, hâlâ aynı hayali kuruyorum. Böyle bir maç gerçekten harika olurdu.






MİLLİ TAKIM UNUTULMAZDI


- Milli takım kariyerinizi nasıl değerlendiriyorsunuz? Gök mavili formayı daha fazla giymek ister miydiniz?



Milli Takım’da geçirdiğim zamanlar unutulmazdı ve benim için çok özeldi. Tabi ki her futbolcu gibi milli takımımda olmayı isterim.

- Takip ettiğiniz Türk takımları var mı?


Aslında yok ama denk gelirse Avrupa Kupası maçlarını izliyorum.

- İtalya’da sürekli gündemi meşgul eden Mourinho hakkında ne düşünüyorsunuz?

Ben açık sözlü her insanı severim. Mourinho da fazlasıyla açık sözlü bir insan o yüzden çok sempati ile bakıyorum, beğeniyorum.

- Bu sezon Serie A’da kaç gol atmayı hedefliyorsunuz?


En az 15 gol atacağımı umuyorum.

Yeşil sahadan taşan değerler


Bazıları için kabak tadı vermeye başlayan bir hikâye futbol ve siyaset arasındaki ilişki ama geçen hafta Türkiye’deki bir 2. lig takımı ve İtalya’nın orta halli takımlarından biri arasında oynanan dostluk maçının çıkardığı gürültü, futbola plazma televizyonun hacminden daha geniş anlam yüklemeyenler için merak edilesi bir konuydu. Her iki takımın da taraftarları arasında yarattıkları etki saha içindeki hacimlerinden kat be kat fazlaydı, çünkü yeşil sahaya çıkarken üzerine giydikleri formaların taşıdıkları değerler köklerini stadın çok uzağında bir yerlerden alıyordu.


Evet Adana Demirspor işçilerin takımıdır, Livorno ise komünistlerin. Lazio’yu faşistler destekler, St. Pauli’yi ise anarşistler. Yakın gelecekte kalıplaşacak bu futbol kültürü hakkındaki basit çıkarımlar elbette ideolojik yandaşları derinden etkiler de, tek amacı sahaya çıkıp top koşturmak olan on bir adamın ayağında ne kadar değer bulur? Lucarelli iyi bir örnek, Livorno da öyle. Ancak bizzat Lucarelli’nin söylediği “kulüp değil taraftarlar solcu” sözü başka bir gerçeği daha işaret ediyor.


“Bir futbol takımı için alınan sonuç mu önemli yoksa sahaya taşınılan değerler mi” sorusu günümüzde çok da pratik cevaplar üretebiliyor. İtalya’da taraftar kartı uygulamasıyla birlikte Livornolu taraftarlar İtalya’nın dört bir yanına Kızıl bayraklarını taşıyamayacaklarsa ya da St. Pauli birinci sınıf locaları olan stadını hizmete sokmak üzereyse ve sonuç olarak futbol böylesi değişimlere açık bir sektörse kulüplerin üzerine oturtulan değerlerin sembolik olduğu anlaşılabilir. Yine de endüstriyel futbola karşı olmak ya da taraftarlara uygulanan baskıları protesto etmek adına sergilenen ortak duruşlar nasıl futbol siyaset adına bir araç haline gelebiliyorsa bunun tam tersinin de gerçekleşebileceğini gösteriyor.


Adanalıyık, endüstriyel futbola karşıyık




Aylar öncesinden dostluk maçı için Adana’ya davet edilen, “gelir mi gelmez mi” denilen Serie A takımlarından Livorno davete icabet edip Şakirpaşa’nın pistine iniverdi. Türkiye’nin üç büyüklerinden birisi gelse Şakirpaşa böylesine şen olmazdı o an. Havaalanında Lazio’ya edilen küfürlerle karşılanan Livorno kafilesi “Adana’ya gelen soluğu kebapçıda alır” geleneğini gerçekleştirdi. Kebaplar hazırlanırken önlerine gelen pideleri en hızlı mideye indiren ise Inter’in Livorno’da kiralık oynayan futbolcusu Nelson Rivas oldu. Livornolu futbolculara kebabın yanında şalgam içmelerini ne kadar önerdiysek de tatmadılar. Halbuki şalgamın rengi olan bordo-kızıl, hem forma hem de siyasi renkleri.


Stadın içinde neler yoktu ki! Adana Demirspor’un ateşli taraftarı ve Livorno taraftarının beraber söylediği Çav Bella’dan mı, yoksa Demirspor’un küçük amigosu Rafet’in 15 bin taraftara üçlü çektirdikten sonra Lucarelli’nin kucağında taraftar grubu olan Şimşekler’in huzurunda sol elle yumruk şov yapmalarından mı bahsetsek...


5 Ocak Stadı’nda akıllarda kalanlar oyun içinden çok tribünde yaşananlar oldu şüphesiz. Bırakın Türkiye’yi dünyada rastlanamayacak bir tabloydu Che, Filistin, Sovyet Rusya ve TKP bayraklarının açılması. Bu maç 30 yıl önce oynansaydı, bu sahneden sonra kıyamet kopardı herhalde. Düşünsenize binlerce insan Çav Bella’yı söylüyor, tribünlerde hemen her komünist ülkenin bayrağı var ve MHP’li Belediye Başkanı kalabalığı selamlıyor.


Bu tarihi maça sadece 15 bin futbolsever tanıklık edebildi. Adana Demirspor ve TRT arasında son ana kadar yapılan pazarlıklardan bir sonuç çıkmadı ve böylece maç hiçbir kanaldan yayınlanamadı. TRT yetkililerine göre maçın siyasi yönlere çekilmesi kararlarında etkili olmuştu. Ancak kimi iddialara göre TRT maçı, Adana Demirspor’a para ödemeden yayınlamak istemiş, isteği “doğal olarak” kabul edilmeyince de siyaset bahanesinin ardına sığınmıştı


anadoludanfutbol.blogspot.com

Not; Lucarelli’nin taktığı Demirspor atkısını bana hediye eden hemşerim Hüseyin Ataş ile röportajda büyük emeği geçen futbol sevdalısı Deniz Ülkütekin kardeşlerime sevgiler...
CUMHURİYET PAZAR DERGİ / 13 Eylül 2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder